Makaleler

Evcil Hayvan Sahibi Olmak? Nasıl Beslemeli? Nasıl Bakmalı? Nasıl Bir Ortam Sağlamalıyım?

Öncelikle seçeceğiniz evcil hayvan her ne olursa olsun ilk yapmanız gereken bulunduğunuz bölgedeki bir Veteriner Kliniğine gitmek ve Veteriner Hekimden gerekli bilgileri almak ve onun tavsiyelerine kesinlikle uymak olacaktır. Seçtiğiniz türe göre gerekli aşı, beslenme ve bakım programlarını, ayrıca ona sunmanız gerekn ortamın şartlarını Veteriner Hekiminiz belirleyecek, bunu size detaylı olarak anlatacak ve ihtiyacınız olan materyalleri size sunacaktır.

Yılların birikimiyle nacizane bir tavsiye vermem gerekirse evcil hayvan seçmeden önce Veteriner Hekime danışmak ileride çıkabilecek bir çok sorunun üstesinden gelmenize yardımcı olacaktır.

Genel olarak evcil hayvan sahibi olmadan önce cevaplanması gereken sorular:

  • Nerede bakılacak (apartman dairesi, bahçeli ev, teras, vs..)
  • Gün içerisinde ne kadar yalnız kalacak?
  • Evde bu hayvana karşı alerjisi olan var mı?
  • Evdeki diğer bireylerin ve komşuların bu konudaki tepkileri nedir?
  • Bebek, çocuk veya hasta bireyler  varsa aile hekiminin tavsiyeleri nelerdir?
  • Masrafları (sağlıkta ve hastalıkta; koruyucu uygulamalar, acil durumlar göz önünde bulundurulmalı) karşılanabilecek mi?
  • İhtiyaç duyduğu yeterli alan sağlanabilecek mi? (Apartmanda kangal besleyememek gibi…)
  • Evde çocuk varsa  kaç yaşında? Evcil hayvanlarla ilişkisi ne durumda? Korkuyor mu, seviyor mu? Bilinen bir alerjisi mevcut mu?

Bu soruları devam ettirmek mümkün olsa da, tümünü olumlu cevaplamak oldukça zor. Bu nedenle evcil hayvan olarak beslenecek minik dostumuzun öncelikle türüne karar vermeliyiz. Ne büyük şans ki bu konuda doğa ve insanın yüzyıllardır devam eden evcilleştirme ve ehlileştirme çabaları bize pek çok seçenek sunmaktadır.

Bu doğrultuda önümüzdeki soru hangi türü evcil hayvan olarak seçeceğimiz olmakta.

Evcil hayvan kavramı insana yakınlık gösteren, insanla birlikte yaşayabilen anlamında kullanılsa da insanın üzerinden gelir sağladığı hayvanlar için de kullanıldığından burada konumuz “pet hayvanları” ya da ingilizce de “companion animals” (tam türkçe karşılığı arkadaş, yoldaş hayvanlar) olarak betimlenen türler olacaktır.

Pet hayvanlarını kabaca kategorize edecek olursak, sıklıkla beslenen petler (arkadaşlar) ve artık çok da egzotik sayılmayan egzotik petlerdir. Sıklıkla beslenen petleri ve egzotik petleri sıralayacak olursak : Köpek, kedi, balık, kuş, kaplumbağa, tavşan, hamster popüleritesi yüksek olanlardır. Ayrıca artık ülkemizde de sıklıkla beslenmeye başlayan yılan türleri ve diğer sürüngenler, kemirgenler sayılabilir.

Evcil hayvanımızı seçerken öncelikle yukarıda sorduğumuz soruların yanıtlarını samimiyetle vermeli ve bu canı sahiplenmeden önce iyice düşünmeliyiz. Sıklıkla yaşanan “hediye” sorununda da olduğu gibi, bu minik canlıya bakacak kişinin gerçekten bakıp bakamayacağı değerlendirilmeli ve ona karşı besleyeceği sorumluluk tartılmalıdır. Yurt dışında özellikle bu gibi konularda çok hassas olan dernekler, alacağınız evcil hayvanı besleyip besleyemeyeceğinizi sınamakta ve size yetki sertifikası vermektedir. Ülkemizde henüz bu tarz bir uygulama olmadığından tavsiyemiz bir canın sorumluluğunu almadan önce iyice düşünmeniz ve ona en iyi yaşam koşullarını sağlayabilmek için her türlü bilgiye ve ekipmana sahip olduğunuzdan emin olmanızdır.

Çocukların yaşamlarında evcil hayvanların yeri her nekadar büyük bir yer kaplasa da, çoğu bir can’dan sorumlu olmanın gerçek manasını henüz kavrayamadığı için sıklıkla acı tecrübeler ve ömür boyu süren pişmanlıklarla karşılaşırız. Eminim çoğumuzun çocukluğunda veya gençliğinde bu gibi hatıraları olmuştur, bu küçük bir japon balığı olsa bile.

Öte yandan çocukların evcil hayvanlardan kazançları hem psikolojik hem de fizyolojik olarak son derece yüksektir. Sorumluluk duygusunun gelişmesi ve karakterin oturmasında, evcil hayvan besleyen ailelerin tecrübeleri olumlu yönde olmaktadır. Ayrıca çocuğun bağışıklık sisteminin gelişmesinde evcil hayvanların ciddi katkılar sağladığı ve alerjik astım gibi sıkıntılı durumların sayısının evcil hayvan besleyen ailelerin çocuklarında daha az görüldüğü pek çok bilimsel çalışma ile de kanıtlanmıştır. 

Çocukların hayvanlarla olan sosyal ilişkileri gözlemlendiğinde tepkilerinin genellikle; korku, tedirginlik veya saldırganlık olduğu söylenebilir. Pek nadir bir çocuğun cesaretle bir hayvana uzandığını ve onu sevdiğini görürüz. Burada ailenin genel olarak hayvanlara bakış açısının çocuğun yaklaşımını etkilediği düşünülebilir. Köpekten korkan bir ailenin köpeklerle oynayan bir çocuğunun olması ya da hayvanlar örnek verilerek korkutulmuş bir çocuğun hayvanları ileride sevmesi zor ihtimallerdir.

Madalyonun öbür yüzünde ise hayvanların çocuklara yaklaşımları söz konusu. Sevimli bir köpeğin gözüne parmağını sokmaya çalışan 3 yaşındaki bir çocuğun alacağı tepkiyi düşünün. Genellikle köpekler kendilerine zarar vermeyen kişilere zarar vermek istemezler. En saldırgan köpeklerin bile çocuklara karşı sevecen oldukları söylenebilir. Ancak kötü yetişmiş ve iyi sosyalize olamamış bir köpek sakin bir tepki vermek yerine kendini korumak ve saldırıyı (gözüne parmak sokulmasını saldırı olarak anlayacaktır…) uzaklaştırmak adına, bırakın ısırmayı havlaması bile ufaklığın korkmasına ve ciddi bir travma yaşamasına sebep verecektir.

Bu nedenle çocukların ve hayvanların ilişkilerinin yetişkin gözetiminde tutması ve hareketlerin her iki taraf için de kontrollü olmasını sağlamak biz yetişkinlere düşmektedir. Kişisel olgunluk çağına gelene kadar köpeklerin mutlaka küçük çocukların bulunduğu ortamlarda bulunmasını sağlamak, onlarla oyun oynamasını ve bu şekilde sosyalleşmesine ön ayak olmak, onlara güven verecek ve çocuklardan onlara bir zarar gelmeyeceği fikrini kuvvetlendirecektir. Aynı şekilde çocuklar için de sakin huylu ve sosyal köpekler seçilerek, bir köpeğe nasıl yaklaşılması gerektiği, onu nasıl sevebileceği ve oyun oynayabileceği öğretilmelidir.

Köpek bakımı dışarıdan kolay gibi görünse de, özellikle yavruluk döneminde sürekli ilgi gerektirir. Temel olarak yavruluk dönemindeki tuvalet eğitimi sabır ve zaman gerektirdiğinden, özellikle ev içerisinde bakılacak olan köpeklerin bu konuda veteriner hekimlerinin de tavsiyesi ile eğitilmeleri gerekir.

Bir köpeğin ihtiyaç duyduğu alan kediye göre daha az olsa da sadece eve kapalı olarak yaşamasını beklemek mümkün olamaz. Sokağa çıkıp çevresini tanımaya, işaret bırakarak alanını tanımlamaya ihtiyaç duyacaktır. Bu; kar, çamur, yağmur demeden onu her gün gezdirmeniz anlamına gelmektedir.

Tatil ve izin günlerinizi köpeğinize göre planlamanız, onu yalnız bırakıp bırakamayacağınız, tatile giderken onu da götürebileceğiniz oteller veya onu bırakabileceğiniz pansiyonları araştırmanız gerektiğini unutmayın. Sadece bu sorunlara çözüm bulunamadığından kimi zaman üzücü neticeler doğabildiğinden, köpek almanın ve bakmanın yüklerini çok iyi tartmak gerekmektedir.

Köpeklerin günlük beslenme ihtiyaçlarını mutlaka profesyonel kuru mamalarla gidermeleri her hekim tarafından tavsiye edilmektedir. Ev yemekleri ile beslenen köpeklerin uzun vadede ciddi sağlık sorunları yaşayacağı unutulmamalıdır. Veteriner hekiminiz köpeğinizin beslenme danışmanı olarak size yardımcı olacaktır.

Ayrıca köpeğinizin günde en az üç defa tuvalet gezileri yapması, dışarıdaki ortamını tanıması, çevresindeki insan ve hayvanlarla sosyalleşmesi de sizin sorumluluğunuzda olacaktır. Sağlık kontrollerinden düzenli olarak geçmesi ve aşılarıyla anti-paraziter tedavilerinin düzenli olarak yapılması gerekmektedir.

Çocuklar ve kediler söz konusu olduğunda durum çok daha farklı olmaktadır. Kediler evcil hayvan olarak kabul görmüşlerse de insanla olan ortak geçmişleri çok daha  yakın bir tarihe dayanmaktadır. Bu nedenle vahşi karakterini elden bırakmayan kedinin kendi canını tehlikede hissettiği anda tırnakları ya da dişleri ile cevap vermesi büyük bir ihtimaldir.

En sakin kedinin dahi köşeye sıkıştığında kurtulmak için savaşacağı unutulmamalıdır. Bu nedenle çocukların kedilere karşı çok daha dikkatli olması tavsiye edilebilir. Kediler sevilmeyi, okşanmayı ve özellikle sıcak ve yumuşak yerlerde durmayı çok severler. Annelerinden gördükleri şevkati aynı bebeklik zamanlarındaki gibi sizden beklerler. Sevildiklerinde gırlamarının sebebi de budur. Gırlamada ana mesaj: “annecim ben iyiyim merak etme” dir. Tehlike anında bilindiği gibi sırtlarını kabartır ve kulaklarını yatırırlar. Bu durumda üzerlerine gidilmemesi faydalı olacaktır.

Kedilerle ilgili bir diğer püf noktası da onları asla ellerimizle oynatmamak gerektiğidir. Kedi doğal bir avcıdır. Hareketli her nesneyi (özellikle yavruluk dönemlerinde) avlamak ister. Karnı aç olduğundan değil, ancak atasından gelen davranışları sergilediğinden ötürü bu gibi davranışları (oyunla karışık) karakterlerini oluştururken yaparlar. Bu nedenle insan eli ve ayağını av olarak görmelerine asla izin vermemek gerekir. Sıklıkla yapılan hata elimizle yaptığımız ufak hereketlerle onları çağırmaktır (koltuğa ya da halıya elimizi sürterek sallamak gibi) bu davranış onun avcı güdülerini tetikleyecektir. Bu nedenle kedinin avcı iç güdüsünü mümkün olduğu kadar çok hareketli oyuncakla tatmin etmesini sağlamak bizlerin sağlığı için daha iyi olduğu gibi, onun genel sağlığı için de yapılabilecek en iyi aktivitedir. Ayrıca tırnaklarını törpülemesi ve kaslarını gerip esnetmesine yardımcı olacak bir tırmalama tahtası da sağlığı için faydalı olduğu gibi, hem tırnaklarını kütleştirecek hem de eşyalarınızı tırmalanmaktan kurtaracaktır.

Balıkların bakımı diğer evcil hayvanlara göre kolay görünse de bir fanus ve iki litre su onların bakımı için yeterli değildir. Balık bakımı ve akvaryumculuk artık ülkemizde de son derece ilerlemiş ve bu işe hobi olarak başlayanlar ciddi ilerlemeler sağlayarak profesyonel çiftlikler kurmuşlardır. Balık; eve zarar vermeyen, kirletmeyen, ses çıkarmayan ve koku yapmayan avantajlı bir evcil hayvandır. Ancak bakımı için yoğun ilgi ve zaman gerekmektedir. Sadece yemini gerekli miktarda vermek, tankın düzenli olarak temizliğini sağlamak ve balıkların sağlık durumlarını takip etmek bile zaman ve enerji istemektedir. Bu nedenle balık alırken yeni başlayanlar için uygun türler olabilecek lepistes, melek, kılıçkuyruk vs. gibi türleri seçmek daha doğru olacağı görüşündeyiz. Çocukların evcil hayvan sorumluluğu almaları için sıklıkla hediye edilen ve fanusta beslenen japon balıklarının akibetini eminim hepimiz biliyoruzdur. Bu nedenle akvaryum ve balık bakımı konularında çok iyi araştırma yapmanız gerekecektir.

Sürüngenlerden en sık olarak kırmızı yanaklı su kaplumbağaları evlerimizde sıklıkla görülmektedir. Bu hayvanların sakin ve iyi huylu oluşları yanı sıra sessiz, temiz, gürültüsüz ve ucuz olmaları sıklıkla evcil hayvan olarak tercih edilmelerine neden olmaktadır. Genellikle yapılan hata ise kaplumbağa bahçesi ya da havuzu adı verilen şu meşhur palmiyesi bulunan plastik adalı küçücük kaplarda bakılmaya çalışılmasıdır. Bu alan hem kaplumbağanın sağlık koşulları için zararlı bakterilerin kısa sürede üremesini sağlamakta (kokudan şikayetçi olanlar… esas suçlu bu bakterilerdir, kaplumbağanız değil…) ve yeterli olarak büyümesini engellemektedir. Su kaplumbağaları yüzerken beslenmeyi severler ve dalmaya bayılırlar. Bu nedenle onlara yarıya kadar dolu bir akvaryumda, üzerine çıkıp dinlenebilecekleri taşlarla sağladığımız bir yaşam ortamı daha sağlıklı olacaktır. Bu akvaryumun içine ekleyeceğiniz basit bir akvaryum ısıtıcısı onun ihtiyaç duyduğu sıcaklığı sağlayacak ve kış uykusuna girmesini engelleyecektir. Ayrıca basit bir dip filtresi hem suyun temizliğini hem de hareketini sağlayarak, koku probleminin önüne geçerken yüzmelerini tetikleyerek daha sağlıklı ve güçlü kaplumbağalarımızın olmasını sağlayacaktır. Unutulmaması gereken bir diğer önemli nokta ise kaplumbağaların da diğer sürüngenler gibi morötesi ışınlara (UV) ihtiyaç duyduklarıdır. Bunu doğrudan güneş ile elde edebilecekleri gibi, UV lambalar ile de sağlamak mümkündür. Aksi taktirde kısa sürede sağlıklarını yitirir ve hasta olurlar.

Kuşlar söz konusu olduğunda ülkemiz gerçek bir cennettir. Muhabbet kuşu gibi ülkemiz doğasına egzotik sayılabilecek bir türün bu kadar popüler olması, insana yakınlık kurması ve konuşmalarımızı taklit etmesiyle ilintili olsa gerek. Ayrıca pek çok yerel tür de evlerde beslenmekte ve yetiştirilmektedir. Sakalar, kanaryalar ve güvercinler buna örnek olarak gösterilebilir. Kuşların çocuklarla olan temasları kısıtlı olsa da çoğu çocuk kuşları sever ve onlardan korkmaz. Bu nedenle iyi bir tercih olabilirler…

Ayrıca papağanlar da son derece sevilerek evlerde beslenen hayvanlardır. Kuşların pek çok türü evlerimizde bizlerle yıllarca yaşar ve bize arkadaş olurlar. Ancak onların da genel sağlık kontrollerinden geçmeleri ve mutlaka kaliteli yemlerle, dengeli olarak beslenmeleri ve düzenli vitamin almaları gerekir.

Dr. Haluk Ömer
Author: Dr. Haluk Ömer

Pet Dünyası Veteriner Kliniği

Dr. Haluk Ömer

Pet Dünyası Veteriner Kliniği

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu